15- "Düzenli Dünya" Melih Cevdet ANDAY Şiirin devamı için TIKLAYIN
16- "Rindlerin Ölümü" Yahya Kemal BEYATLI Şiirin devamı TIKLAYIN
17- "Türkçe Katında Yaşamak" Fazıl Hüsnü DAĞLARCA Şiirin devamı için TIKLAYIN
TÜRKÇE KATINDA YAŞAMAK
Seslenir seni bana
"sonsuz"
Der ki çoğal,
Der ki uzan mutluluğuna
Usun, iyiliğin,
doğruluğun,
Bir bilinmeyenden bir
bilinene dek
Türkçe, varolduğumuz...
...
Seslenir
seni bana "ova"m, "dağ"ım,
Nere gitsem bulur beni
arınmış.
Bir çağ ki akar ötelere,
Bir ak.. ki yüce atalar,
bir al.. ki ulu oğullar,
Türkçem, benim ses
bayrağım...
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
OLVİDO
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Gün saltanatıyla gitti mi bir defa
Yalnızlığımızla doldurup her yeri
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan
Lavanta çiçeği kokan kederleri;
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
Gün saltanatıyla gitti mi bir defa
Yalnızlığımızla doldurup her yeri
Bir renk çığlığı içinde bahçemizden
Bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan
Lavanta çiçeği kokan kederleri;
Hoyrattır bu akşamüstüler daima.
...
Ey unutuş! Kapat artık pencereni
Çoktan derinliğine çekmiş deniz beni;
Çıkmaz artık sular altından o dünya.
Bir duman yükselir gibidir kederden
Macerası çoktan bitmiş o şeylerden.
Amansız gecenle yayıl dört yanıma
Ey unutuş! Kurtar bu gamlardan beni.

Çoktan derinliğine çekmiş deniz beni;
Çıkmaz artık sular altından o dünya.
Bir duman yükselir gibidir kederden
Macerası çoktan bitmiş o şeylerden.
Amansız gecenle yayıl dört yanıma
Ey unutuş! Kurtar bu gamlardan beni.
Ahmet Muhiip Dranas
19- "Zülmü Alkışlayamam" Mehmet Akif ERSOY Şiirin devamı için TIKLAYIN
20- "Karadut" Bedri Rahmi EYÜBOĞLU Şiirin devamı için TIKLAYIN
Karadut
Karadutum, çatal karam, çingenem
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Agaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın a gülüm
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.
Nar tanem, nur tanem, bir tanem
Agaç isem dalımsın salkım saçak
Petek isem balımsın a gülüm
Günahımsın, vebalimsin.
Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan
Yoluna bir can koyduğum
Gökte ararken yerde bulduğum
Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın.
Bedri Rahmi EYÜBOĞLU
BEN SANA MECBURUM
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
…
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin.
Attila İLHAN
MONA ROSA
Mona
Rosa. Siyah güller, ak güller.
Geyve'nin gülleri ve beyaz
yatak.
Kanadı kırık kuş merhamet ister.
Ah senin yüzünden kana batacak.
Mona Rosa. Siyah güller, ak
güller.
Ulur
aya karşı kirli çakallar,
Ürkek ürkek bakar tavşanlar
dağa.
Mona Rosa bugün bende bir hal
var.
Yağmur iri iri düşer toprağa,
Ulur aya karşı kirli çakallar.
Açma
pencereni perdeleri çek,
Mona Rosa seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek.
Anla Mona Rosa ben bir deliyim.
Açma pencereni perdeleri çek.
Sezai KARAKOÇ
...
dörtnala gelip
uzak Asya’dan
Akdeniz’e bir
kısrak başı gibi uzanan
bu memleket
bizim.
bilekler kan
içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir
halıya benzeyen toprak,
bu cehennem,
bu cennet bizim.
kapansın el
kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin
insanın insana kulluğunu,
bu davet
bizim...
yaşamak bir
ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman
gibi kardeşçesine,
bu hasret
bizim…
...
dağlarda tek
tek
ateşler yanıyordu.
ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
paşalar onun arkasındaydılar.
o, saati sordu.
paşalar : «üç,» dediler.
sarışın bir kurda benziyordu.
ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den afyon Ovası’na atlayacaktı.
Nazım HİKMET
tek
ateşler yanıyordu.
ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birdenbire beş adım sağında onu gördü.
paşalar onun arkasındaydılar.
o, saati sordu.
paşalar : «üç,» dediler.
sarışın bir kurda benziyordu.
ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den afyon Ovası’na atlayacaktı.
Nazım HİKMET
Soğuk
ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim,
çocuk olmaktan…
Ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam...
çocuk olmaktan…
Ve beslenme çantamda
otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir
gün Van'daki bir kahvaltı salonunda...
Ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanların bildiği)
bir yol üstü lokantasında...
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay
kıvamında bakan Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak
damında…
Ben seninle herhangi bir insan elinin terli
coğrafyasında olma ihtimalini sevdim…
Ben seninle (sadece bilmek zorunda kalanların bildiği)
bir yol üstü lokantasında...
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay
kıvamında bakan Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak
damında…
Ben seninle herhangi bir insan elinin terli
coğrafyasında olma ihtimalini sevdim…
Ben
senin,
beni sevebilme ihtimalini sevdim!
beni sevebilme ihtimalini sevdim!
Yılmaz ERDOĞAN
2 Yorum Yapılmış (Yorum Yap):
Güzel olmuş hocam elinize sağlık.
çok güzel olmuş hocam ellerine sağlık inş. bizim notlarda böyle olur :D
Yorum Gönder